Sırakayalar Efsanesi
Derleme yeri: Çivril, Gürpınar Kasabası

İncelerliler Derneği
Tüm Blog Yazıları

Denizli-Uşak il sınırında bulunan Bulkaz Kasabası’nda, Bulkaz Dağı denen bir dağ vardır. Bu dağın Bulkaz Kasabası’na bakan tarafında Tahıl Dökülen Deresi’ne doğru uzanan kaya sıraları bulunur. Bu kayalara Sıra (Sıran) Kayalar denmektedir ve onun hakkında şu efsane anlatılmaktadır:
Eskiden, Bulkaz Dağı’nın tepesindeki yaylalara, sürüsüyle beraber çoğunluğu Aydın ovasından gelen çok sayıda Yörük çıkarmış. Bunlardan bir tanesi, çok zengin bir beymiş. Bu beyin bir kızı varmış. Kız, bir çobanın kaval çalışını gizli gizli dinleyerek o çobana âşık olmuş. Kızın çobana olan aşkından annesi de haberdar imiş. Günlerden bir gün, başka bir Yörük beyi oğlu için, çobana âşık olan kızı istemeye gelmiş. Kızın babası, her ne kadar kızının çobana olan ilgisini duymuş olsa da, kızını bir bey oğluna vermek niyetindeymiş. Hanımının, kızlarının bir çobana âşık olduğunu söylemesine rağmen Yörük beyi: “Bey kızı bey oğluna yakışır” diyerek hanımını azarlamış. Daha sonraları da: Kızımı asla bir çobana vermem” diyerek, kızın çobanla görüşmesine engel olabilmek için kızı eve hapsetmiş. Bir gün çoban yine kırda yanık yanık kaval çalarken, kız evden kaçıp çobanın yanına kadar sokulmuş. Çoban kızı fark edince dönüp: “Kimsin, in misin cin misin” deyince kız: “Ne inim ne cinim, ben de senin gibi bir insanım” demiş. Çoban: “Öyleyse ne arıyorsun burada” deyince kız: “Kavalını dinlemek için geldim” demiş. Bu aşamadan sonra kız, duygularını çobana açmış ve daha öncelerden kızın şöhretini çokça duyan çobanla aşkları karşılıklı hale gelmiş. Fakat kız oradan ayrılınca bey bu buluşmayı öğrenmiş ve kızı şiddetli bir şekilde cezalandırarak tekrar hapsetmiş. Kız, aylarca burada kapalı tutulmuş, kimseyle görüştürülmemiş. Hem kahrından hem de çobana olan aşkından günden güne erimeye başlamış. Bu arada çoban da: “Ben sevdiğimi alayım da kellem giderse gitsin” diyerek işin peşini bırakmamış. Nihayetinde kızın annesi görevi üstlenmiş. Kocasını ikna etmeye çalışsa da ikna edememiş ve sonunda gizlice çobana “gelsin, kızı götürsün” diye haber göndermiş. Çünkü kız, annesine: “Ölürüm de çobandan başkasına varmam” diye meydan okuyormuş. Çoban gizlice gelmiş, kızın annesi ile helalleşmiş ve kadın kızı kapalı olduğu yerden çıkarıvermiş. Kız ve oğlan beraber kaçmışlar. Durumdan haberdar olan kızın babası, adamlarıyla beraber kızın peşine düşmüş. Donbay Yaylası’nın
uçuruma bakan tarafında Kız Kayası[1] denen yerde beyin adamları çobanla kızı görmüşler. Bu arada babasının peşlerine adam taktığını gören kızla çoban, Tahıl Dökülen Deresi tarafındaki dereciğin içinde bulunan “Yatı Burnu İn” denen mağaraya kadar gelmişler ve orada saklanmışlar. Fakat beyin adamları iz sürerek onları mağarada bulmuşlar ve her ikisini de öldürmüşler. Kız, ölürken babasına: “Dünyada benim yüzümü güldürmedin, inşallah senin de yüzün gülmez, bu ettiklerini çekersin, inşallah taş olursun” diye beddua etmiş. Bu beddualar sonucunda bey ve onun arkası sıra gelen adamları sıralar halinde taşa çevrilmişler. İşte şimdi Bulkaz tarafından bakılınca görülen ve sıra sıra kayalardan oluşan Sırakayalar, taşa dönüşmüş olan bey ve adamlarıymış.
[1] Çobanla kız kaçarlarken ilk defa burada görüldükleri için kaya bu ismi almıştır.
KAYNAK:
DENİZLİ EFSANELERİ
T.C.
PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
DOKTORA TEZİ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
M. Metin TÜRKTAŞ
Danışman: Prof. Dr. Önder GÖÇGÜN
Yorumlar (1)
Hüseyin Yatağan
Her erde bulunması gereken bir kitap.. Hem tarih bilgimi geliştirdi hem dede ile torun arasında yaşanan kültürel ve ekonomik durum anlayışına farkına, toplumsal değişimin olmuştur olacaktır